Hayat bize her gün yeni bir pencere açar. Yeter ki biz o pencerelerden bakmayı bilelim. İnsanlar doğduğu günden beri hayatına pencerelerle devam eder. Bir pencere açılır büyümeye başlarsın hayatla tanışırsın, bir pencere açılır son nefesini verip ölümle tanışırsın...

Hayatın içinden geçen pencereler  seninle birlikte yaşamı anlaman için başlar... Büyümek ve yaş almak ilk penceredir; emekliyen bir bebek gibi, önce sürünürsün sonra ilk adımı atarsın. Pencereden bakmayı öğrenirsin hayata karşı... Sonra yaşam kaygısı başlar. Bu da hayatında açılan ikinci pencere olacaktır: ‘ne olacağım’ ,’nasıl yapacağım’ düşünceleri seni esir alır. Adım atıp artık camdan hayata karşı bakmaya başlamışsındır. Hayatla tanışırsın hayatı yaşamaya başlarsın. Düşünceler alıp başını gitmeye başladığı zaman ise artık kendini savunmaya başlarsın. Hayatla olan mücadelen devam ederken yeni pencereler dahil olur hayatına…

Hayatına dahil olan yeni pencereden ikisi de mutluluk ve gözyaşı pencereleridir: ‘Mutluluk nedir?’, ‘Gözyaşı neden akar?’ Bu soruların cevabını bu pencerelerden bakarken öğrenirsin. Aslında mutluluğun kendin olduğunu anlarsın zamanla; sen gülersen sana mutluluk pencereleri açılır, yeter ki sen gülmeyi bil. Göyaşı penceresi bizim kaybettiğimiz anılarımızdır; tıpkı mezarda gömülü olan sevdiklerimiz gibi onlar için gözyaşı dökeriz sadece. Çünkü bir kaza alır götürür yeri dolmaz hiçbir zaman ve  bir tek onları geri getirecek bir pencere yoktur

Hayat her yeni duruma yeni bir pencere açar. Bu pencereler: yaşam, kaygı, sevinç, ihtiyaç pencereleri… Yeter ki bizler o pencerelerden bakmayı bilelim ve hayatlarımızda her zaman mutluluğa açılan yeni bir pencereler olsun.