İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN!!!
Ülke olarak ne yazık ki zorlu günlerden geçiyoruz. Memurundan esnafına, esnafından çiftçisine her sektör enflasyon darbesi ile boğuşuyor. Ama ne garip ki enflasyonun neden yüksek olduğu üzerine hiç konuşmuyoruz. Temel mal ve hizmet üreticileri emeğini korumak için kolay yol olarak arz kısıtlamasına gidiyor. Alın teri döküp helalinden rızkının peşine düşen satıcı ve sağlayıcılar ise yanlış ve adaletsiz politikalar yüzünden emeğinin karşılığını alamıyor. Bu kadar adaletsiz bir düzen içerisinde de haliyle hem ÜFE hem de TÜFE tarafında zorlu süreçlerden geçiyoruz. Biliyoruz ki her sektörün bir lobisi, bir tezgâhı var. Ancak bu lobiler hakkıyla evine ekmek götürmek isteyenlerden değil, rüşvet yedirenden, haksız kazanç sağlama gayesi ile hareket edenden ve Ankara’da dayısı olanlardan oluşuyor bu düzende ise zengin iyice zenginleşiyor fakir ise bir lokma ekmeğe muhtaç olacak hale geliyor.
Memleketimizde bir semt pazarına gittiğimde satıcının ürünü satmak yerine çöpe atmayı, taksicinin yolcu almak yerine durakta dinlenmeyi daha karlı bulduğunu görüyorum. Emeğin karşılığının alınmadığı her üretim netice itibariyle yok olmaya mahkûmdur. Bu yoklukla boğuşmak ise enflasyondur. Günümüz ekonomik krizinde Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü bu noktada yorumlanabilir görüyorum.
Diyorum ki; esnafı, çiftçiyi, hizmet üreticisini adilce yaşat, memnun et ki kurtulalım bu buhrandan artık. Son günlerde memur maaşları ve asgari ücrete zam yapılacağından bahsediliyor. Benim öngörüm ise bu zamların kısa vadeli çözümler olduğu uzun vadede enflasyonu düşüremedikten ve temel mal ve hizmet sağlayıcıyı desteklemedikten sonra bu zamların bir çözüm olmayacağıdır.